PORSELEN BEBEK SİMGE !
PORSELEN BEBEK SİMGE
Son yılların en başarılı kadın vokallerinden biri olan Simge , GZone dergisi için göz alıcı bir fotoğraf çekimi gerçekleştirdi.
Dudullu’daki bir araba mezarlığında, gündüz ve gece yapılan çekimde Simge, Mustafa Sarıkaya’nın objektifine poz verdi.
Stil editörlüğünü Rabia Yaman’ın, saç tasarımını Murat Bulut’un ve makyajını Seçkin Süngüç’ün yaptığı Simge, 2 derece soğuğa rağmen 12 saat süren çekimlerin tamamlanmasının ardından sıra dışı pozlarıyla ortaya şahane bir ekip çalışması çıktı.
İşte bu fotoğraflar ve Simge’nin GZone’dan Mert Bell’e ilginç açıklamalar yaptığı röportajın tamamı:
Müzisyen bir ailede büyümüşsün. Çocukken müzikte idollerin kimlerdi?
Tek bir idolüm vardı, o da babamdı. Evde müzik sesi eksik olmazdı. Hayran hayran onu dinlerdim.
Müzikle ilk buluşman nasıl oldu, kendine müzikten bir kariyer yapmaya nasıl karar verdin?
Dediğim gibi babam müzisyendi. Çocukluğumda çok büyük hayranlık ve sevgi ile müzikle tanıştım ve küçüklüğümden beri evde müzik sesi hiç eksik olmadı. Taa o zaman müzik ile uğraşmaya karar verdim. İlerleyen yıllarda da İ.T.Ü. Devlet Konservatuvarı’nı kazandım. Müziğe olan tutkum işim oldu. Büyük bir aşk benim için!
Albüm yapma aşamasına kadar neler yaşadın?
Bu alanda mutlu olduğumu fark ettiğim andan itibaren okulunu okuyacağıma karar vermiştim. Zaten babam da ” Bu işi yapmak istiyorsan, okulunu okumalısın. ” diyerek bana destek oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na girdim ve bir yandan okurken, diğer yandan aktif olarak iş hayatına başladım. Bir çok isme uzun yıllar vokalistlik yaptım, biliyorsunuz. Zamanının geldiğini hissettiğim anda da ilk albümümü yayımladım.
“Yeni Çıktı” albümü çok iyi şarkılarla dolu olmasına rağmen hak ettiği ilgiyi görmedi, bunu neye bağlıyorsun? O albümün ardından hevesin kırıldı mı?
Hevesim kırılmadı aksine daha da heveslendim diyebilirim. Evet, dediğiniz gibi albümdeki şarkılar çok iyiydi fakat bu bir ekip işi. Şarkılar ne kadar iyi olursa olsun bir işin başarıya ulaşabilmesi için aranjöründen basın danışmanına kadar tüm ekibin aynı ruhta, aynı frekansta olması gerekiyor. “Yeni Çıktı” benim için büyük bir adımdı diyebilirim.
“İçim dışım birdir. Beni dışarıdan nasıl görüyorsanız, içeride de öyleyim aslında…”
Özellikle son 2 yıldır şarkılarınla gündemde sıkça yer almana rağmen senin kişiliğin hakkında çok şey bilmiyoruz. Kendine saklı bir insan mısın?
İçim dışım birdir. Beni dışarıdan nasıl görüyorsanız, içeride de öyleyim aslında. Kendime saklı değilim, tam tersi sosyal ve dışa dönük bir insanım. Arkadaşlarımla, sevdiklerimle ve ailemle vakit geçirmeye bayılıyorum. Bir dakika bile boş durmayı sevmiyorum. Hayatımda dürüstlüğe çok önem veririm.
Evde ve dışarıda zamanını nasıl geçiriyorsun? Hayatta neler seni keyiflendiriyor?
Sürekli müziğin içerisindeyim. Zamanımın çoğu üretmek ve çalışmakla geçiyor. Boş zamanlarımda ise sevdiklerimle beraber vakit geçirmeye çalışıyorum. Evdeyken mutlaka yemek yaparım. Hayatta en keyif aldığım şeylerden biri kamp yapmak. Fırsat buldukça Ege sahillerine kaçıp, kamp yapmayı tercih ediyorum. Onun haricinde haftada en az üç gün pilates ve yoga yapıyorum.
Pop müzikte erkeklerin aksine kadınlar ligi çok kalabalık ve herkes çok hırslı. Bu aşırı rekabetçi durum sana ne hissettiriyor?
Her işte rekabet vardır. Rekabet olan yerde her zaman daha iyi işler ortaya çıkar. Son dönemde müzik sektöründe büyük değişimler yaşandı. Özellikle dijitalleşmenin sonucunda değişen dengeler ve yeni sistem müzik ile kendini ifade etmek isteyen herkese imkan sağladı. Bu durumdan gayet memnunum. Çeşitlilik ve farklılık her zaman güzeldir.
Sen ve İrem Derici’nin poptaki yeni güçlü kadın dalgası olacağına inanıyoruz. Sana da artık sizin zamanınız gelmiş gibi geliyor mu?
Çok teşekkür ederim. Bu bir anda yakaladığım bir durum değil. Çok uzun zamandır müzik sektöründeyim. Zamanı geldi mi gelmedi mi inanın bilmiyorum. Ben sadece üretmeye ve içimden geleni ortaya koymaya devam ediyorum :)
Peki Demet Akalın mı Gülşen mi Hande Yener mi?
Hepsi alanında başarılı ve kendini ispatlamış sanatçılar. Bu işin mutfağında büyük emekler var. Ben kıyaslama yapmanın doğru olduğunu düşünmüyorum.
Birlikte çalıştığın müzisyen ve şarkıcılardan en çok kimlerden etkilendin?
Hepsi birbirinden başarılı ve alanında iyi olan isimlerdi. Birbirinden ayırmak inanın mümkün değil. Hepsinden öğrendiğim çok farklı şeyler var.
“Hiçbir şarkım Miş Miş gibi olmayacağı gibi, hiçbiri bir Yankı bir Kamera veya bir Prens & Prenses gibi de olmayacak…”
Kimleri dinlemekten keyif alıyorsun?
Güzel olan her tür müziği dinliyorum. Rasmus Faber dinlemeyi çok seviyorum. Dinlerken kendimi çok iyi hissediyorum. Onun haricinde Amy Winehouse’ı severim. Erykah Badu’ya da bayılırım. Tarz olarak bu elektronik müzik ilgimi çekiyor. Madeon’u severim o anlamda. Daft Punk’ta dinlerim. Son dönemlerde Bruno Mars’ı çok dinliyorum. Son olarak dünyadaki pop örneklerinden vermem gerekirse eğer Katy Perry diyebilirim.
“Miş Miş” gibi çok başarılı bir şarkıdan sonra yeni şarkı seçiminde başarısızlık endişen oldu mu?
Miş Miş büyük bir şanstı benim için. Çok başarılı bir işe imza attık ve bundan sonra üzerine ne koyabiliriz, nasıl yapabiliriz diye endişe duymadım değil. Fakat bu başarısız olur muyum düşüncesi değil sadece üzerine ne koyabilirim düşüncesiydi. Yaptığımız işlerin hepsi birbirinden farklı. Hiçbir şarkım Miş Miş gibi olmayacağı gibi hiçbiri bir Yankı bir Kamera veya bir Prens Prenses gibi de olmayacak.
“Prens & Prenses” gibi arabesk tınıları içeren şarkıları bile saf pop ağzıyla, hiç ağdalandırmadan yorumluyorsun. Bu pop müzikte artık hasret kaldığımız bir durum. Senin için bilinçli bir tercih mi?
Prens & Prenses 3 yıldır aklımızda olan ve bekleyen bir şarkıydı. Ersay Üner tüm marifetini döktü yine ortaya. Dediğim gibi bu tamamıyla bir ekip işi. Siz bir şarkı yorumluyor ve insanların beğenisine sunuyorsunuz fakat bu işin arkasında koca bir ordu var aslında. Tüm ekibime tekrar teşekkür ederim.
Ozan Bayraşa ile kimyanız çok iyi tuttu. Peki yeni hedefiniz nedir? Artık yeni bir albüm yapman gerekmiyor mu sence de ?
Kesinlikle. Albüm hazırlıklarımız çoktan başladı bile. Şarkı seçimlerimiz devam ediyor. Yaza yeni bir şarkı hazırlığındayım. Sonbahar gibi yeni albümümü yayımlamak istiyorum. Çok heyecanlıyım.
“Yankı” geçen yılın en iyi şarkısıydı, o şarkıyı bu kadar özel yapan neydi sence?
Çok teşekkür ederim. Şahane bir çalışma oldu bizim içinde. Miş Miş’ten sonra insanlar da, ben de ne geleceğini merak ediyorduk açıkçası. Yankı’nın derin bir duygusu var bana sorarsanız. Şarkının sözünün bestesinin aranjesinin sıfır hata olduğunu düşünüyorum. Kalabalık bir ekip çalışması oldu ve herkes ruhunu kattı bu işe. Şarkıya hizmet eden doğru bir hikaye ve kurgulanmış klip eşliğinde Türk pop müziğinde uzun yıllar dinlenilecek bir şarkı oldu.
Eskişehir 222’deki canlı performanslarını dinlemiş biri olarak sahnede çok rahat olduğunu biliyorum. O tecrübeyi nasıl kazandın? Gelecekteki konser planların neler?
Vokalistlik yaptığım dönemlerde bütün çalıştığım sanatçıların sahnelerini çok iyi gözlemledim ve onlardan çok şey öğrendim. Çok çabaladım diyebilirim. Konserlerimiz devam ediyor sevenlerimle buluşmak, şarkılarımı söylemek hayatta aldığım en büyük keyif diyebilirim
Videolarındaki görseller de çok iddialı, hep farklı işler ortaya koyuyorsun. Video yaratım sürecine ne kadar dahilsin, nelerden ilham alıyorsun?
Ben en çok işime yatırım yapmayı seviyorum. En iyisinin olması ve içime sinmesi için elimden geleni yapıp, tüm süreçte dahil olmaya çalışıyorum. Bütün projelerimin prodüktörlüğünü ben ve Ozan yapıyoruz. Bu da bir ekip çalışması. Hangi proje için kimi seçtiğiniz çok önemli. O noktada biraz araştırmacı biraz da şanslıyım diyebilirsiniz.
“Kamera” şarkısının talihsiz bir seçim olduğunu mu yoksa talihsiz bir dönemde mi piyasaya sürüldüğünü düşünüyorsun. Hak ettiği ilgili görmediğini düşünüyoruz.
Kamera şarkısının da enerjisi çok yüksekti ve güzel tepkiler aldı. Youtube grafikleri ve radyo grafikleri aynı şeyi söylemiyor. Aslında dinlenme olarak yeteri kadar insana ulaştı ama izlenme olarak dediğiniz gibi izlenmedi…
“LGBT’nin yaptığı çalışmalar ile farkındalık yarattığını düşünüyor ve takdir ediyorum…”
Türkiye’deki LGBTİ hareketinin son yıllarda ilerleme kaydettiğini, daha görünür olduğunu düşünüyor musun?
Kesinlikle ilerleme kaydettiğini düşünüyorum. İnsanların fikirlerini daha açık görüşlü olarak ortaya koyabildiklerini, LGBT’nin yaptığı çalışmalar ile farkındalık yarattığını düşünüyor ve takdir ediyorum
Kendini şu an Türkiye’de sanatını icra ederken özgür hissediyor musun? Sence daha çok özgürlük kazanmak için için neler yapmalıyız?
Dünyada insanların genel olarak özgür olduklarını düşünmüyorum. Özgürleşebilmek için bir çok kuralı kaideyi yok saymak gerekiyor. Toplumların kendilerine göre değer yargıları var. Bu yüzden sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada sonsuz özgürlüğün olduğuna ve olabileceğine inanmıyorum. Ben sadece işimi hissettiğim ve doğru gördüğüm şekilde yapmaya çalışıyorum.
Teşekkürler. Sevgiler :)
İlgili Yazılar
« Can Bonomo – Kal Bugün ( Official Video ) İnci Razaki Kalbimdeki Patiler Röportajı ! »